Kız bebekler doğduklarında yumurtalıklarında belli sayıda yumurta hücresi bulunur. Ergenlik dönemine kadar bunların bir kısmı kendiliğinden tükenir. Ergenlik dönemindeki ortalama yumurta sayısı 300-400 bindir. Kadının üreme dönemi diyebileceğimiz adet gördüğü yıllar boyunca da her ay genellikle 1 yumurta yumurtlama aşamasına gelirken birçok yumurta hücresi atreziye giderek yine kendiliğinden tüketilir. 40 yaş üzerinde menapozun gerçekleşmesi normal kabul edilmekle birlikte Türkiye ortalaması 48-49 yaştır. Ancak doğurganlık; menapoz gerçekleşmeden çok daha önce yumurtalardaki yumurta sayısının azalmasıyla birlikte zaafa uğramaya başlar. Doğal olarak bireysel farklılıklar söz konusu olmakla birlikte 35 yaş üstü gebe kalabilme yeteneğinin azaldığı dönem olarak kabul edilmektedir. Ayrıca her 100 kadından birinde 40 yaş öncesi, her 1000 kadından birinde ise 30 yaş öncesi çeşitli nedenlerle menapoz gerçekleşmekte ve doğurganlık buna paralel çok daha erken kaybedilebilmektedir. Yumurtalıklardaki yumurta hücrelerini içeren folliküllerin transvajinal ultrasonla sayılması ve antimüllerian hormon (AMH) kan düzeyi günümüzde yumurtalık rezervinin en iyi belirteçleri olarak kabul edilmektedirler.
Burada endometriozise özellikle değinmek gerekir. Rahimin içini döşeyen endometrium dokusunun başka yerlerde bulunması demek olan endometriozis hastalığında yumurtalık rezervi diğer kadınlardan daha hızlı tükenme eğilimindedir. Odaklar yumurtalık içinde ise her döngüde biriken adet kanı nedeniyle edometrioma (çikolata kisti) gelişimi söz konusu olur. Çikolata kistlerinin hem kendilerinin hem de bunlara uygulanan cerrahi girişimlerin yumurtalık rezervini azalttığı bilinmektedir. Endometriozisli olguların bir kısmı kendiliklerinden kolayca gebe kalabilecekleri gibi bu konuda sorun yaşayanların zaman kaybetmeksizin tıbbi yardım almaları önerilmektedir.
Başka nedenlerle uygulanan yumurtalık cerrahileri de potansiyel olarak yumurtalık rezervini olumsuz etkileyebilir.
Radyoterapi veya kemoterapi tedavileri tedavinin özelliğine göre gebe kalabilme kapasitesini olumsuz etkileyebilirler. Bu tedavilere maruz kalacak kadınlar için risk değerlendirilmesi yapılıp gerekli görülenlerde yumurtalıkların yerinin değiştirilmesi veya yumurta dondurulması gibi koruyucu işlemler planlanabilir.
Bu arada doğum kontrol hapları ve diğer hormonal gebelikten korunma yöntemlerinin kullanımı toplumda sanılanın aksine gebe kalabilme yeteneğini azaltmaz.
Erkeklerin gebelik oluşturabilme yetenekleri ise daha geç yaşlarda etkilenmekte olup, 45 yaş üstü azalmanın başladığı dönem olarak kabul edilebilir. Erkeklerde de kimi hastalıklar, travma, cerrahi maruziyet, tümör, inmemiş testis, enfeksiyon hastalıkları, yüksek ısıya, kemoterapi veya radyoterapiye maruz kalma gibi nedenlerle gebelik oluşturabilme yeteneği daha erken yaşlarda azalabilir veya kaybedilebilir.
Yine her iki cinste sigara başta olmak üzere toksinlere maruziyet, uygunsuz beslenme ve yaşam koşullarının oluşturduğu oksidatif stres doğurganlık yeteneğini olumsuz etkilemektedir.
Op. Dr. İsmail KÜÇÜKERDOĞAN
Harvard’da bir Türk bilim adamı tarafından geliştirilen mikro akışkan çip teknolojisiyle sperm seçme, umut vaat eden ve git gide yaygınlaşan bir yöntemdir. Bu teknoloji henüz yeni yeni yaygınlık kazanması nedeniyle her merkezde kullanım alanına sahip değildir. Mikro akışkan çip teknolojisinin mevcut sperm kalitesine göre seçilebilen 3 farklı modeli bulunmaktadır. Tedavi esnasında erkekten elde edilen sperm özelliklerine göre bu modellerden en uygunu seçilerek dölleme-kaliteli embriyo geliştirme potansiyeli en yüksek sperm hücresinin seçilmesi sağlanmaktadır.
Bu teknoloji santrifüj, pipet ile karıştırma gibi canlı, sağlıklı hücrelere fiziki zarar verebilecek teknikleri kullanmadan, morfolojik, genetik ve fizyolojik olarak daha iyi durumda olan spermlerin diğer ölü, olgunlaşmamış ve düşük kaliteli sperm hücrelerinden ayıklanmasını sağlamak amacını taşımaktadır. Sperm çipleri mikro kanalcıklardan meydana gelir. Bu kanalcıklar dişi üreme sisteminde bulunan doğal ortamın bir benzerini taklit ederek adeta bir süzgeç görevi görür ve iyi kalite spermlerin seçilmesini sağlar. Ayrıca santrifüjleme, pipetle karıştırma gibi fiziksel işlemler spermler üzerinde oksidatif stres oluşturabileceğinden spermlerde DNA fragmantasyonuna sebep olabilmektedir. Dolayısıyla mikroçip yöntemiyle seçilen spermlerin DNA yapısının ideal olan spermler olduğu düşünülmektedir. Tüp bebek tedavisi, doğal yollarla ya da diğer yardımcı üreme teknikleri sayesinde gebelik elde edemeyen çiftlerin bebek sahibi olabilmesini amaçlamaktadır. Bu tedavide öncelikle anne adayının yumurta sayısını arttırmak için yumurtalıkları uyarıcı tedavi uygulanır. Bunun için anne adayına çeşitli hormon ilaçları verilmek suretiyle toplanan yumurta sayısı arttırılmış olur. Oluşan yumurta hücreleri, vajinal ultrason eşliğinde yumurtalık içine iğne ile girilerek yumurta içeren ve folikül adı verilen içi sıvı dolu yapıların aspire edilmesiyle toplanır. Toplanan yumurta hücreleri laboratuvar ortamında erkekten alınan sperm hücreleriyle döllendirilir ve bu sayede çiftlerde gebelik elde edilmesi hedeflenir. Mikro çip uygulamasında sperm elde edilme yöntemi mikro kanalcıklarından geçen sağlıklı spermlerin bir alana toplanması esasına dayanır. Seçilen bu kaliteli spermlerin mikroenjeksiyon yönteminde kullanılmasıyla anne ve baba olmak isteyen adayların bu hayallerine kavuşma şansı artar. Amacımız her geçen gün çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere daha yüksek başarı oranları sunarak özlemle bekledikleri bebeklerini bir an önce kucaklarına almalarını sağlamaktır.
Tuğba Nalbantıçı
Embriyolog
Naturel siklus, yani doğal siklus tedavisindeki prensip, kendiliğinden gelişen yumurtanın alınarak mikroenjeksiyon işlemiyle fertilize edilmesidir. Bu uygulamada hiç ilaç vermeden, doğal siklusta gelişen follikül takip edilmekte ve bu follikülden elde edilen oosit ile IVF/ICSI uygulaması gerçekleştirilmektedir. Bu şekilde oluşan ‘kaliteli ve tek embriyo’ dünyada kabul gören yeni yaklaşımla uyumlu olarak transfer edilmekte ve daha iyi gebelik oranlarına ulaşılabilmektedir. Naturel siklusa alınacak olgular, adetinin üçüncü gününde yumurtalık kapasitesi, ultrasonografi ve hormon parametreleri ile belirlenir. Zayıf yanıtlı olgularda tercih edilen yöntemdir. Gelişen bir follikül (ultrasonografide izlenen ve içinde oosit ihtiva eden yapı) yalnızca ultrasonografik olarak takip edilir. Ultrasonografik follikül takibine adetin 7. gününden itibaren başlanır. İdeal olan yumurta büyüklüğünün 16,5 mm’yi geçmesi LH pikini belirleyerek pikten yaklaşık 24 saat sonra yumurta toplama işlemi (oosit pick-up) yaparak, maturasyonunu tamamlamış oositin elde edilmesidir. İkinci yöntem ise, LH piki olmasını beklemeden follikül büyüklüğü 16,5 mm veya daha fazla ise, HCG denilen çatlatma iğnesi verilerek 34-36 saat sonra yumurta toplama işlemine gidilmesidir. Naturel tüp bebek yönteminde zamanlamanın önemi 24 saat hizmet vermeyi gerekli kılmaktadır. Modifiye Naturel siklus uygulamasında ise en büyük folikül 12-14 mm boyuta ulaştığında gonadotropin ve GnRH antagonist eklenerek follikül büyüklüğü 16,5 mm olana kadar devam edilir ve HCG denilen çatlatma iğnesi verilerek 34-36 saat sonra yumurta toplama işlemine gidilir. Bu aşamadan sonra klasik tüp bebek süreci başlamaktadır. Elde edilen oositin olgunluğu (maturasyonu) değerlendirildikten sonra mikroenjeksiyon yapılır. 16-18 saat sonra döllenme (fertilizasyon) olup olmadığı belirlenir. Döllenme gerçekleştikten sonra embriyo gelişim takibi yapılarak, gelişen embriyo rahim içine transfer edilir. Transferden 12 gün sonrada kandaki beta HCG değeri ile gebeliğin var olup olmadığı belirlenir. Kötü over yanıtlı olgular, normal yanıtlı olgulara kıyasla azalmış gebelik oranlarına sahiptir. Yaş ve toplanan oosit sayısı düşük over yanıtında gebelik oranlarını belirleyen en önemli iki faktördür. Yumurtalık kapasitesi azalmış olgularda naturel siklus yöntemi uygulanarak gebelik şansı arttırılabilir. Yapılan bazı çalışmalarda diğer stimulasyon protokolleri ile benzer gebelik ve implantasyon oranları nedeniyle kötü cevaplı olgularda geçerli ve değerli bir yaklaşım olarak öne sürülmüştü. Bununla birlikte %50 siklus iptal oranı, embriyo transfer başına %18 ve siklus başına %10 gebelik oranları verilmiştir. Bütün olarak bakıldığında, bu yöntem kötü cevaplı olguların tedavisinde fiziksel stres, duygusal sıkıntı ve finansal maliyeti çok düşük bir seçenektir.
Hamilelik sırasında uyumakta zorlanıyor musunuz? Kendinizi hamilelik sırasında neden yorgun hissettiğinizi ve uyku bozukluklarını en aza indirmek için neler yapmamız gerektiğini anlamak için bazı stratejilerimizi değiştirmemiz gerekmektedir. Hamilelik vücudumuzda bazı değişikliklere neden olur. Çoğu zaman uykuya dalmakta zorluk çekilmezken bazı durumlarda uykuya dalmada zorluklar yaşanabilir.
Hamilelik Neden Halsizliğe Neden Olur?
Hamileliğin erken döneminde, progesteron hormonu seviyeleri artar ve metabolizmanız yükselir. Bu, gündüz uyku hali ve yorgunluğa neden olabilir. Aynı zamanda fiziksel aktivitenizi artıracak gün içi yaşantılar yorgunluğunuzu arttırabilir.
Hamilelik Uykuyu Nasıl Etkiler?
Hamileliğin bazı normal belirtileri uykunuzu etkileyebilir veya rahatsızlık yaratabilir, bunlar:
1. Bulantı ve kusma (sabah bulantısı)
2. Sık idrara çıkma
3. Göğüs ve sırt ağrısı gibi fiziksel rahatsızlıklar
4. Bebek hareketleri
5. Bacak ağrısı
6. Mide ekşimesi, yanması
7. Horlama
8. Düzensiz rahim kasılmaları
9. Nefes darlığı
10. Huzursuz bacak sendromu
11. Doğumla ilgili endişeler
12. Uyku bozukluğu gibi durumlar, hamilelik sırasında daha da kötüleşebilir.
Hangi Uyku Pozisyonu En İyisidir?
1. Yan yatma; Sırtüstü yatmaktan kaçının. Hamileliğin belirli haftasından sonra sırtüstü yatmak size rahatsızlık verebilir. Ancak sırtüstü uyanmanız da endişelenmemizi gerektirecek bir neden değildir.
2. Yastık kullanın. Dikkatlice yerleştirilmiş yastıklar rahatlamanıza yardımcı olabilir. Dizlerinizin arasına veya karnınızın altına bir yastık yerleştirmeyi deneyin.
Rahat Dinlenmek İçin Ne Yapabilirim?
Hamilelik sırasında uyku bozukluklarını yönetmek için bazı adımlar atabilirsiniz.
Örneğin:
1. Ruh halini değiştirme; Karanlık, sessiz ve dinlendirici bir ortam ve rahat bir sıcaklık uykuyu desteklemeye yardımcı olabilir. Her gün aynı saatte yatmak ve kalkmak uyku sağlığınızı iyileştirebilir.
2. Elektronik cihazları yatak odanızdan çıkarın.
3. Düzenli egzersiz; Hamilelik sırasında düzenli fiziksel aktivite daha kolay uykuya dalmanıza yardımcı olabilir.
4. Mide ekşimesi önleyin. Küçük, sık öğünler yiyin ve yatmadan üç saat önce yemek yemekten kaçının. Sol tarafında, başınız yukarıdayken yatmak da mide ekşimesi semptomlarını geçiştirebilir.
5. Gevşeme tekniklerini uygulayın.
Hamilelik sırasında uyumakta zorlanmaya devam ederseniz, sağlık uzmanınıza danışma vakti gelmiş demektir. Bir seçenek olarak uykusuzluk, bilişsel davranışçı terapi adı verilen bir konuşma terapisi programı ile tedavi edilebilir. Bu program, sağlıklı uykuyu teşvik eden alışkanlıklar ile uyku sorunlarına neden olan veya kötüleşen düşünce ve davranışları belirlemenize ve değiştirmenize yardımcı olur. Şiddetli ve inatçı uyku problemleri için düşük doz uyku ilacı kullanılabilir.